DECARTES’ın Bilgi Kuramı SCRUM’mış
Sosyoloji ve Agile son yıllarda hayatımda önem kazanan iki başlık, daha çok derinleşip geliştikçe, doğası gereği beynim sürekli eşleştiriyor ve karşılaştırıyor.
Hiçbir başarılı yönetim yaklaşımı 3 günde laboratuvarlarda geliştirilmez, birileri iyi sonuç vermiş deneyimleri toplar, kuramlar eşliğinde sistematikleştirir, uygular ve geliştirir. Agile yaklaşımların da arkasında uzun yıllara ve deneyimlere dayanan bir bilgi birikimi olduğu kesin. Bu nedenle “bu bize uymaz, bu yeni bir yaklaşım hele bir test edilsin sonuçlarını görelim” argümanlarına karşı bu yaklaşımların ne kadar köklü bilgi ve deneyimlere dayandığı ile ilgili hep bir ispat çabam var; biz giderken tarih dönüyordu. Daha önceki blog yazımda “Değişime Motivasyon Mümkün” başlığı altında 1940’larda endüstri sosyologlarının yaptığı bir araştırmayı anlatmıştım, biz “düşünen organizasyon”a dönüşümü yeni yeni gündeme getirirken köklerinin ne kadar geriye gittiğini göstermiştim.
Bu seferki yazım Felsefe Tarihinden; 17.yüzyıla, DESCARTES ’a dayanıyor:
Descartes (1596-1650) modern felsefenin kurucusu olarak kabul ediliyor: O güne kadar bilinen ne varsa şüphe ediyor, bir tek kendi varlığı hariç: Ünlü söz “DÜŞÜNÜYORUM ÖYLE İSE VARIM (COGITO ERGO SUM)” ona ait, kendi varlığı dışında her şeyden şüphe ediyor, sorguluyor ve bütün bilgileri tekrar keşfetmeye koyuluyor, Descartes sonuçları şüpheye mahal vermeyecek kendine özgü bir “bilgi kuramı” geliştiriyor, bakalım tanıdık gelecek mi?
Descartes kesin doğruluklara ulaşmak için dört kural uygular.
-
Birinci Kural: Doğruluğu apaçık bilinmeyen hiç bir şeyi doğru olarak kabul etmemek, acele yargı vermekten ve ön yargılara saplanmaktan dikkatle çekinerek ve verilen yargılarda yalnızca kendilerinden kuşku duyulamayacak derecede açık ve seçik olarak kavranılan şeyleri bulundurmak. ….
-
İkinci Kural: İncelenecek güçlüklerden her birini, mümkün olduğu ve daha iyi çözümlemek için gerektiği kadar bölümlere ayırmaktır.
-
Üçüncü Kural: En yalın ve bilinmesi en kolay şeylerden başlayarak, tıpkı basamak basamak bir merdiven çıkar gibi, azar azar bileşiklerinin bilgisine yükselmek için, hatta doğaları gereğince birbiri ardınca sıralanmayan şeyler arasında bile bir sıra bulunduğunu varsayarak, düşünceleri bir sıraya göre yürütmektir.
-
Dördüncü Kural: Hiçbir şeyi unutup boşlamadığımdan emin olmak için, her bakımdan birçok sayımlar ve tekrarlar yapmaktır. (1)
Yukarıdaki bölüm doğrudan felsefe ders notlarından(1) alıntı. Okuyup geçmemenizi üzerinde düşünmenizi rica ediyorum. Hayatı boyunca düşünmüş ve düşünerek var olmuş bir filozofun düşünceleri; üzerinde birkaç dakika düşünmeyi hak ediyor, değil mi?
(Yazının buradan sonrası birazcık AGILE (ÇEVİK) ve SCRUM bilgisi gerektiriyor)
Hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmeyip, her şeyi sorgulayan Descartes’ın daha en başta çıkış noktasının “her şeyi sorgula iyileştir” diyen çevik yaklaşımlarla özdeşliğini bir kenara not alalım ve devam edelim.
Çevik (AGILE)’ın ve SCRUM’ın kullanıldığı koşulları hatırlayalım; belirsiz, karışık ve karmaşık ortamlar. Descartes da bilinen her şeyden şüphe ederek “belirsiz, karışık ve karmaşık” ortamın tam da göbeğinde hissetmiş olmalı kendini. Bu durumda Descartes’in inanmak ve başlamak için kendinden başka hiçbir şeyi yoktu. Bu nedenle geliştirdiği “bilgi kuramı”nın çevik yaklaşımlar ve SCRUM pratikleri ile benzerlik göstermesi çok doğal görünüyor. O da en bildiğinden, en küçük kesin bilgiden başladı. Onun MVP’si; “uygulanabilir en küçük ürün”ü kendinin var olduğu bilgisi idi (MVP: Minimum Viable Product).
“Düşünüyorum öyleyse varım” dedi ve bütün bilgiyi bunun üzerine inşa etti. SCRUM’daki DOD “tamamlandı tanımı” (DOD: Definition of Done); Descartes için “açık ve seçik bilgi” idi. Şüpheli bilgiye yer yoktu, eğer sistemde şüpheli bir bilgi üretirse binanın temelleri sağlam olmayacağından üzerine inşa edilen bilgi de sağlam olmayacaktı. O nedenle bir “bilgi”ye ulaşılmış olmak ve bu görevi tamamlandı sayabilmek için bilginin “açık ve seçik olması, şüpheye mahal vermemesi” gerekiyordu.
Fizik ve metafizik dünyada o kadar çok bilgi vardı ki, hepsini bir anda ortaya çıkarması mümkün değildi. Belli bir sistematikle anlaşılabilir parçalara bölmesi ve bu parçalara odaklanması gerekiyordu. Döngülere (Sprint) bölmek ne de güzel uyuyor buraya değil mi?
Eğer 17. Yüzyılda Descartes’a biri gelip “hocam şu “increment” nedir? Artımlı tasarım, artımlı ürün geliştirmek ne demektir? Bize bir anlatsana” deseydi acaba Descartes düşünüp düşünüp ne cevap verirdi. “Tıpkı basamak basamak bir merdiven çıkar gibi, azar azar bileşiklerinin bilgisine yükselmek” demiş; daha ne diyebilirdi? Ve ardından 3. kuralda dediği gibi sıkı sıkı tembihlerdi: “aman evladım her şeyin bir sırası var, işe girişmeden önce bütün her şeyi önce sıraya dizin” ta o devirde “PB sıralanmış iş listesidir”, demesini beklemiyorduk her halde, bunu daha nasıl anlatsın ki?
Ve son olarak tekrar tekrar kontrol diyor, yani “gözden geçirme” (review). Atladığımız görmediğimiz bir şey kaldı mı? , “tamamlandı tanımına” uyuyor mu? Keşfettiğimiz bilgi “açık ve seçik mi, kesin mi?” iyice kontrol edelim diyor.
Descartes’ın, belirsiz, karışık ve karmaşık ortamda bilgiyi çoğaltmak için geliştirdiği “Bilgi Kuramı” içinde yatan;
- Geçerli en küçük ürün (MVP)
- Tamamlandı tanımı (DOD)
- Artımlı ilerleme (Increment)
- Gözden geçirme (Review)
- İşin parçalara-döngülere bölünmesi (Sprint)
- İşin bir sıraya dizilmesi (sıralanmış iş listesi, PBL)
Tanımları size de fena halde SCRUM’ı çağrıştırmadı mı? Kısaca: parçalara böl, öncelik sırası ver, en bildiğin en kesin olandan başla, artımlı bir şekilde üzerine inşa et, kabul kriterlerini bil, buna göre sıkı sıkı kontrol et, sonra bir üst bilgiyi üstüne inşa et.
Kim bilir belki de
COGITO ERGO SUM değil de
COGITO ERGO SCRUM
demiştir de kimse bilmediği için böyle anlaşılmıştır ?.
Descartes hastalıklarla, geçen 53 yıllık kısacık ömründe, kendi içinde bulunduğuna inandığı bilgiyi ortaya çıkarmak için bol bol gezmiş, herkesle konuşmuş, en çok da sakin duru kafa ile düşünmüş. Bilgi kuramının yanı sıra; kendini geliştirme, duyguların kontrolü, ahlak etik gibi konularda da kuramlar geliştirmiş, bugünün terminolojisinde psikolojik terapi ve koçluk olan, o zaman adı bile konmamış konulara bile girmiş. Yani sistemle beraber İNSAN’ı da odağına koymuş, kim bilir belki ömrü vefa etse imiş SCRUM kılavuzunu da yazarmış, bu işi de kendinden sonraki nesillere bırakmış.
Modern felsefenin kurucusu ve aydınlanma devrinin esin kaynağı olan bu filozofun “Bilgi Kuramı” na güvenip güvenmemek, uygulayıp uygulamamak tabi ki sizin bileceğiniz iş. Ben sadece Descartes’ın tüm dünyanın bilgisini keşfetmeye SCRUM pratiklerini kullanarak giriştiğini, aydınlanma devrinin de bu şekilde başladığını bilin istedim.
(1) Auzef Sosyoloji-2. Sınıf Felsefe Tarihi Sorunları 1 Ders Notları