24 Kasım’da 2. Etkinliğimizin konuğu OLLIO THE BUILDING PERFORMANCE CONSULTANCY LTD kurucusu Edward Murphy idi. Yapı Tasarım Sürecinde çeviklik üzerine konuştuk.
Happy Construction Events’a başlarken odağımız sektördeki genel mutsuzluktu. Edward bize tüm paydaşların mutluluğunu ve beklentilerini tanımladı. Bina yapmanın sadece bir kabuk inşa etmek olmadığının, insanların sağlık ve iyiliği için bir ortam yaratmak olduğunun altını çizdi.
Kullanıcı için mutluluk; içinde çalışması ve yaşaması keyifli, gerçekleştirdiği aktivitelerin performansını artıran, işletme maliyeti düşük ve çevreye daha az zarar veren bir bina inşa edilmesi ile mümkün olabilirdi.
Mimar için mutluluk; idealist, ilham veren ve etkileyici, yaratıcı ve tasarımcısının imzası niteliği taşıyan bir yapı tasarlamaktan geçiyordu. Mimar, yaptığı tasarımla sadece bugün değil 40-50 yıl sonra da şehirde değer yaratmayı ve dünyayı daha iyi bir yer yapmayı amaçlıyordu, o nedenle bunu sağlayacak bir bina tasarlamak onu mutlu ederdi.
Mühendisler için mutluluk; teknik olarak iyi bir çözüm tasarlamak ve bunu yaparken bütçenin içinde kalmaktı. Tasarım iyi bir şekilde tanımlanmalı ve dokümante edilmeli idi.
Tesis yöneticisi için mutluluk; mutlu bina ile mümkündü. Mutlu bina işletmesi kolay, dayanıklı, sürdürülebilir ve kullanıcı ihtiyaçlarına uygun olarak inşa edilmiş olmalıydı.
Sahibi, yöneticisi ve kullanıcısı için mutlu yer; gelir ve gideri dengeli, müşterisini memnun eden, kurumsal sorumluluğa ve sürdürülebilirliğe hizmet eden, anlamlı ve çalışanlarını ve ziyaretçilerini iyi hissettiren bir yer olmalıydı.
Tüm paydaşlar için mutluluk ancak çevik yaklaşımlarla mümkün olabilirdi. Klasik bakış açsında, bina tasarımı ve inşa süreci lineer olarak algılanıyordu. Oysaki tasarım girdileri sürekli gelişen bir yapıya sahipti ve projenin başlangıcında tasarımcı binanın ihtiyaçları ile ilgili çok az bilgiye sahipti. Süreç ilerleyip diğer paydaşlar devreye girdikçe geri dönüp revizyonlar yapmak gerekiyordu. Tasarım sürecinde değişime maruz kalmayı en aza indirmek için değişimi tetikleme potansiyeli olan bilgiyi mümkün olduğu kadar erkene çekmek gerekiyordu.
Daha fazla bilgiye erişmek ve süreç içinde değişimi azaltabilmek için sürecin ileriki aşamalarındaki paydaşların mümkün olduğu kadar erken aşamada tasarımı deneyimlemelerinin ve geri bildirim vermelerinin sağlanmasının önemli olduğunu belirtti.
Mimarın kullanıcı ihtiyaçlarını öngörebileceğini sanıp kendi deneyimine dayanarak yaptığı heyecan verici tasarımların kullanım sırasında kullanıcıyı nasıl mutsuz ettiğini ve uygulamadan sonra değiştirilmek zorunda kalındığını örnekleri ile gösterdi.
Bu noktada mekan tasarımında VR teknolojilerinin kullanıcı deneyimini ve geri bildiriminin çok erken aşamalarda tasarıma dahil edilmesinin kullanıcıları mutlu edecek tasarımın oluşturulmasındaki katkısını mevcut çalışmalarından örneklerle gösterdi.
Edward Murphy’e derin deneyimlerini bizlerle paylaştığı ve ilham verdiği için teşekkür ederiz.
Her izlediğimde farklı vurgularla dikkatimi çeken, çevikliğin inşaat sektöründeki tüm paydaşlar açısından nasıl mutluluk sağalmayabileceğini anlatan ilham verici bu videoyu izleyebilirsiniz.
Edward Murphy Bina Tasarım Sürecinde Çeviklik konusunda deneyim paylaşımız için teşekkür ederiz.
Diğer etkinliklerdeki kıymetli konuşmacılarımızı izlemeyi unutmayın: