Bir inşaat sektörü profesyoneli olarak en son ne zaman “serbest zamana” sahip oldunuz? Serbest Zamana sahip olmak bir ihtiyaç mıdır yoksa ayrıcalık mı? Serbest zamana sahip olmak ve serbest zamanı değerlendirme şeklimiz bir sosyal statü göstergesi midir?
Yazının başlığını gördüğünüzde eminim çoğunuzun aklına iş programındaki aktivitelerin bollukları ve bu bollukları nasıl analiz etmek gerektiği gibi şeyler gelmiştir. 3 yıldır BULUTTAN BİLE NEM KAPAN İNŞAAT SEKTÖRÜNDE ÇEVİK YÖNETİM serisini takip edenler benim odağımın planlama çizelgelerinden ve üzerindeki rakamlardan ziyade insan olduğunu bilirler. Evet bu yazı elbette ki sektör çalışanları, çalışanların serbest zamanı ve bunun iş yaşamındaki performansa etkisi ile ilgili.
Lütfen “tatil verimliliği artırır” veya “dünya 4 gün çalışmaya geçiyor” diyecek bir yazı daha deyip önyargılı olmadan devam edin, bu yazı için araştırma yaparken ve üzerinde düşünürken konu ile ilgili daha buraya yazamadığım, bağlam dışı kalan konularla zihnim çok açıldı. Belki sizler için de günlük yoğunlukta pek zaman ayırmadığınız pencereler için vesile olur. Hatta belki sizler de görüşlerinizi benimle paylaşırsınız.
İngilizce’de “Leisure Time” olarak tanımlanan “serbest zaman” kavramına “boş zaman” da denebilir, ama “boş zaman, boş ve değersiz iş” algısı olmasın diye bu yazıda “serbest zaman” terimini tercih ediyorum. Sosyal yaşamda ve toplumların gelişiminde “serbest zaman” gerçekten çok boyutlu ve kapsamlı bir konu, yazıyı dergi makalesi boyutlarında tutabilmek adına kapsamı iş yaşamı ile ilişkisi çerçevesi içinde tutmaya çalışacağım.
Sosyoloji Bilimi kurulduğundan beri; serbest zaman nedir, kavram olarak nasıl ortaya çıkmıştır, gerçekten var mıdır, yok mudur, sosyal ve endüstriyel hayat üzerinde etkisi nedir gibi sorular sosyologların ilgisini çekiyor.
Antik çağlarda bile toplumsal oyunlar toplumun serbest zamanının doğru bir şekilde yönlendirilmesi için önemli araçlardan olmuş. Bunu antik dönemlerden kalma arena, amfitiyatro ve hipodrom gibi yapılardan kolaylıkla anlayabiliriz. Bunların dışında kırkpınar yağlı güreşleri, sıra geceleri, aşıkların atışmaları gibi folklorik etkinlikler ve masallar gibi zengin kültürel varlıklar serbest zamanın toplumsal hayatın içindeki önemi konusunda bizlere fikir veriyor. Serbest zamanın değerlendirilme şekli tarih boyunca toplumların yönlendirilmesinin ve bağlarının güçlendirilmesinin bir aracı olarak karşımıza çıkıyor.
Kavramın kökeni İngilizce’de okul anlamına gelen “school” ve Fransızca “lycée” sözcüklerine dayanıyor. “Leisure Time” “Eğlence zamanı” olarak tercüme edilen “leisure” kelimesinin kökeni 14. Yüzyıla dayanıyor ve “leisir” olan kelime “bir şeyler yapmak için fırsat” olarak tanımlanıyor. Etimolojisinde “özgürlük” ve “özgünlük” kavramlarını içeriyor. Bugün birçok kuramcı; mecburiyetler yerine getirildikten sonra yenilenmek ve gelişmek için geçirilen zaman tanımında birleşiyor. Tamamen istediğimiz şeyleri yapmak için geçirilen zaman olarak görülüyor. Günümüzde serbest zamanlar yoğun ve yorucu iş zamanı sonrası “rekreasyon” yenilenme, kendini yenileme kavramları ile birlikte tutuluyor ve maalesef toplumun serbest zamanı bir tüketim nesnesi olarak standartlaştırılmaya ve ticarileştirilmeye çalışılıyor.
Sanayi Devrimi sonrası toplumun mesai saatleri ile çerçeveli bir şekilde çalışmaya başlaması ile iş dışı zamanlar da ölçülmeye ve tanımlanmaya başlanıyor ve serbest zamanların yönetimi modern toplum için de farklı bir boyutta önem kazanıyor. İngiltere’nin altın çağı Kraliçe Victoria döneminde (1837-1901) serbest zamanlarında açık alanlarda eğlenen ve fiziksel aktiviteler yapan işçilerin daha sağlıklı ve kuvvetli oldukları fark ediliyor. Bu nedenle bunu teşvik için rasyonel bir şekilde toplumun serbest zamanlarında evde oturmak yerine bir araya gelerek “rekreasyon aktiviteleri” gerçekleştirmeleri teşvik ediliyor bu amaçla birçok rekreasyon alanları – parklar yapılıyor.
Tatiller serbest zamanların en çok tanımlanmış halleri, araştırmalara göre: İtalya’da çalışanlar yıllık ortalamada 42 günle, Fransa’da çalışanlar ortalama 37 günle en fazla tatile sahip olan gruplar. Amerika’da çalışanlar ise ortalama 13 günle en az tatil kullanan grup. Tatil konusunda en çok tatmin olduğunu söyleyenler ise ne İtalya’da ne de Fransa’da çalışanlar, tatillerini bölerek kullanan ve vakitlerini genellikle büyük parklarda ve fiziksel aktiviteler yaparak geçiren İngiltere çalışanları. Kraliçe Victoria’nın akıllıca düzenlemelerinin sonuçları bugün bile görülüyor.
Sanayi Devrimi sonrası günde ortalama 18, haftada 108 saat çalıştırılan işçilerin çalışma süreleri bugün artık birçok ülkede 40-45 saat ile sınırlansa da inşaat sektörü bu konuda en esnek sektörlerden biri.
İşte geçen zamanımızın sağlıklı ve verimli bir şekilde geçmesi için iş dışı zamanlarımızın; hayatımızın organize edilmesi için gerekli faaliyetlerin yürütülebilmesi, kendimizi yenilememiz için rekreasyon yapmaya vakit kalması ve de kırınım ve sıçrama çağında mesleki gelişimimiz için olanak yaratması önemli. Bunları göz ardı etmek ve sadece iş yaşamında performans ölçümüne odaklanmak ne yazık ki bizde tünel görüşü sendromuna neden oluyor. Performansın asıl etkenlerini tespit edip düzeltme olanağı vermiyor.
Ne yazık ki bizler okul hayatımız boyunca serbest zamanlarımızı nasıl yöneteceğimizi, kendimizi nasıl yenileyeceğimizi ve gerçekleştireceğimizi öğrenemiyoruz. “Ev ödevi” kavramı ile serbest zaman- yenilenme zamanı ile okul zamanı arasındaki çizgi ortadan kayboluyor, kendi özgür irademizle kendimizi geliştirip gerçekleştirecek alanları keşfedemiyoruz. Kendimizi yenilemeyi öğrenebileceğimiz beden eğitimi, resim ve müzik dersleri ve seçmeli faaliyet çalışmaları da ezber ve performans odaklı bir yaklaşımla baskı dolu bir hal alıyor. Yoğun okul dönemi ve ardından sıkılarak geçirdiğimiz uzun yaz tatili düzeni iş yaşamına geçtiğimizde dengeli bir yaşam sürme alışkanlığı kazanmış olmamıza pek yardımcı olmuyor. Yetişkin olup işe başlayıp bir de iş dışı yaşamın sorumluluğunu aldığımızda bir yandan da mesleki olarak kendimizi yetiştirme ihtiyacımız devam ederken tükenmişlik sendromu ile baş başa kalıyoruz. Klasik iş yapış şeklimizde günümüzü verimsiz toplantılarla geçirirken, tüm günü ziyan edip ancak mesai saatleri dışında konsantre olmaya ve üretmeye başladığımızda ise durum iyice çıkmaza giriyor.
Nitelikli çalışanı elde tutmak, çalışanın performansını artırmak hatta inovatif potansiyelini ortaya çıkarmak günümüz işletmelerinin en önemli sorunlarından. Çevik yönetim yaklaşımlarının sağladığı ortak akla dayanan, üretken ve çalışanın sürekli gelişmesine ortam yaratan çalışma biçimi mesai saatleri ile serbest zamanlar arasında bir çizgi oluşması hatta gün içindeki serbest zamanlar yaratılmasını sağlıyor.
Daha da ötesi çalışanların şirket dışında da varlık göstermesi şirket için bir marka değeri yaratıyor. O nedenle çalışanlar üniversitelerde, sektörel veya sosyal sivil toplum örgütlerinde dünyayı daha güzel bir yer yapmak ve kendilerini gerçekleştirmek için görev almaya teşvik ediliyor. Şirketlerin takımları hatta şirketler arası takımlar çeşitli müsabakalarda yer alıyorlar. 2022’de Wuppertal’deki Solar Decathlon Europe (https://sdeurope.uni-wuppertal.de/en/ ) müsabakasına katılan Türk “Team Deeply High” takımı bu konudaki iyi örneklerden biri. Bu tip çalışmalar çalışanların farklı perspektiflerde gelişmelerini ve tatmin duymalarını sağlıyor.
Öte yandan birçok kurumsal firma çalışanların serbest zamanlarını değerlendirebilmesi için sosyal tesisler, spor salonları kuruyor veya mevcut ticari işletmelerle özel anlaşmalar yapıyor. Özellikle şehir dışında hatta ülke dışında çalışan personel için bu imkanlar sadece fayda elde etmelerini sağlamakla kalmıyor, şirketlerin onlara değer verdiğini görmelerini de sağlıyor ve motivasyonlarını ve bağlılıklarını artırıyor.
Kimi firma ise çalışanlar arasındaki bağın daha güçlenmesi için sosyal kulüpler niteliğinde ilgi alanlarını paylaşarak büyütebilecekleri kulüpler kuruyor. Kitap kulübü, yelken kulübü, yemek kulübü, futbol kulübü veya sinema kulübü gibi takımlar veya sadece iş dışı uzmanlıkların bilgilerin paylaşıldığı formal olmayan öğle yemeği seminerleri (lunch and learn), kahve toplantıları birçok işletmede uygulanan sosyal ve informal faaliyetler arasında yer alıyor.
Sonuç olarak nitelikli mavi yaka ve beyaz yaka tarafından talep görmek ve sağlıklı bir iş yaşamı için mesai saatlerinin üretken bir şekilde kullanılması yolu ile, iş ve iş dışı zaman arasında denge kurulması işletmelerin odaklanması gereken önemli konulardan biri. Bu denge sağlandıktan sonra, doğrudan üretim yapılmayan ancak dolaylı olarak üretime katkısı olan “serbest zaman” ların değerlendirilmesi konusunda işletmelerin yönlendirme ve olanak yaratma konusunda sorumluluk alması son derece kıymetli. Tabi ki “serbest zaman” kavramı özgünlük ve özgürlük kavramına dayanıyor. Bu nedenle çalışanlara yeni bir angarya yüklemeden onların taleplerinin değerlendirilmesi serbest karar verme olanağı yaratılması önemli.
İçinde bulunduğumuz eylül ayı itibarı ile İnşaat sektörü olarak eminim çoğumuz henüz 1 hafta dahi izin kullanamadan yaz aylarını bitiriyoruz ve yıllardır biriktirdiğimiz aylar sürecek yıllık izinlerimiz var. Çocuklarımızın nasıl büyüdüğünü göremedik, büyüklerimizin son günlerinde yanında olamadık. Bu yazının toplum refahında önemli rolü olan inşaat sektörü firmalarının çalışma hayatına farklı gözle bakmaları ya da zaten bildikleri konuyu yeniden değerlendirmelerine vesile olmasını diliyorum.
Hepimize kolay gelsin ve herkese iyi tatiller.
Yazının orijinali