Geçen ay savsaklama konusunda çözüm bulmak için okuduğum “prokrastineyşın” kitabını temel alarak yazdığım bloğunun 2. bölümünü söz verdiğim gibi bu ay yazıyorum. Ne yalan söyleyeyim bloğu yayınladığımda hemen sıcağı sıcağına 1-2 günde yazarım zannediyordum ama bırakınca üzerine 1 ay geçmiş ve şimdi yazmak daha çok zamanımı alacak, kendime not “yap kurtul” sınıfına giren işleri yap kurtul.
Öncelikle söylemeliyim ki ilk 5 maddeye yoğunlaşmak bile bana bayağı katma değer sağladı;
Hatırlamak istersek:
Bölüm 1- Savsaklama Nedir Neden Önemlidir?
Bölüm 2- Savsaklama Bize Nelere Mal Oluyor?
Bölüm 3- Savsaklama ile İlgili Bilmemiz Gereken En Önemli Şey Ne?
Bölüm 4- Bugünün İşini Yarına, Yarının İşini Öbür Güne
Bölüm 5- Uydurduğumuz Bahaneler Kendimize Söylediğimiz Yalanlar
Önce Evet, Ben Savsaklıyorum,ya Siz? başlıklı yazımı okumanız bu yazının daha iyi anlaşılmasını sağlar.
Şimdi geçen yazıdaki listeme baktım da WEB sitesi güncellendi, blog yazıları ve bültenler yoluna girdi, dolap meselesi bekleyebilir zaten kış geri geldi, bisiklet de beklemede.
Evet daha fazla savsaklamadan 6. Bölümden devam edelim
Bölüm 6- Başlamanın Gücü
Bu bölümde işlere başlamadan önce iki algı hatası yapmamızdan bahsediyor; biri olduğundan hafife almamız, diğeri ise gözümüzde fazla büyütmemiz. İki durum da savsaklamamıza neden oluyor ve nasıl olduğunu anlamanın tek yolu başlamak. Burada daha çok gözümüzde büyüttüğümüz işlerden bahsediliyor. Yapılan araştırmalar gözümüzde büyüttüğümüz işlere başlayınca o kadar da ağır olmadığını düşündüğümüzü göstermiş.
Bir düşünelim bakalım şimdiye kadar hiç, son ana bırakıp da “iyi ki son ana bırakmışım” dediğimiz iş ya da “keşke daha önce yapsaymışım” demediğimiz iş var mı? Bunu fark etmek önemli. 5. Bölümde önerildiği gibi “Eğer kendi kendimi stres altında daha yaratıcı oluyorum deyip savsaklarken yakalarsam hemen başlayacağım” cümlesini hatırlamakta fayda var. İş gözünüzde büyüyorsa da ucundan tırtıklayarak da olsa başlanması tavsiye ediliyor, minik de olsa ilerlemenin verdiği hazla ilerleme gücü bulacağımız vurgulanıyor. Burada sunduğu araç çevik proje yönetim yaklaşımlarda da yaygın olarak kullanılan bir planlama tablosu, işi küçük parçalara bölüp sıralıyor ve tıkır tıkır yapmaya başlıyorsunuz. Önerilen tabloyu benim bülten örneğimle doldurarak devam edeyim:
İş/Görev/Hedef : Bülten Hazırlanması | |
Önce Hangisini Yapmak Gerek/ veya Hangisi Daha Önemli | Alt Görevler |
1 | Haberler kısmının hazırlanması: Geçen ay gerçekleşen aktivitelerin derlenmesi |
2 | Önümüzdeki ay açılacak eğitim ve seminerlerden haberlerin düzenlenmesi |
3 | Giriş yazısının yazılması |
4 | Kapak fotoğrafının çekilmesi |
5 | Blog yazılması |
6 | Güncel e-posta adres listesinin çıkarılması |
İlk üçünü yaptım, kolayıma geldi, araya başka şeyler alsam da en azından önümde daha az iş kaldı, bloğa da başladığıma göre bitti sayılır.
Eğer daha karmaşık bir işle uğraşıyorsanız ben burada “zihin haritaları” araçlarını kullanmanızı da öneririm. Planlama yaparken konuya tüm kapsamı ile daha hakim oluyorsunuz. Benim savsaklamadığım zamanlarda her hafta güncellemeye çalıştığım bir “zihin-haritam” var, kafamın içinde çalkalanan ve beni strese sokan işleri buraya döküp, önceliklendirerek haftalık programıma alıyorum. Bu listede muhasebeciye verilecek evraklar, arabanın muayenesi gibi beni oyalayacak her ne varsa var, ancak bu şekilde kapasite belirleyip doğru bir planlama yapabiliyorum. Sonra da kitapta bahsedildiği gibi hafta için planladıklarımdan teker teker yapmaya ve bittikçe yeşil ile işaretlemeye başlıyorum.
Burada bir öneri daha: Yarın başlamayı planladığınız işe başlamanızı garanti altına almak için: “yarın sabah yaparım” yerine “yarın kahvaltıdan sonra kahvemi alıp direk başlarım” gibi somut bir eyleme bağlayın.
Bölüm 7- Başlamak Neden Sihirli Değnek Değildir?
Bir işe başlayıp ilerleme kaydedince kontrolü ele geçirildiğimiz hissine kapılıyoruz ve hallederiz moduna geçiyoruz ya da biraz yorulup tıkandığımızda uzun bir savsaklamayı hak ettiğimizi düşünüyoruz ya da zihin manipülasyonları başlıyor artık işi bırakmamız gerektiği ile ilgili.
Bu durumda 5. Ve 6. bölümlerde bahsedilen uygulama hedeflerini kullanmak öneriliyor:
“Eğer kendi kendimi bayağı iş hallettim gerisini kolay ne zaman olsa hallederim deyip savsaklarken yakalarsam devam edeceğim.”
Bu duygu iç dağıtıcı idi, bir de dış dağıtıcılar var: telefonlar, sosyal medya, kapı, beklenmedik davet. Öncelikle tam işe koyulmuş çalışırken sosyal medya, e-posta vs. her şeyi kapatmak ve zihninizi çelmesini engellemek alınması gereken önlemlerden biri olarak öneriliyor. Fakat tutun ki acil bir telefon bekliyorsunuz veya e-posta bu durumda bunu yapma imkanınız yok ya da zihin çelici beklemediğiniz bir yerden geldi o zaman bu zihin çelicilere yine uygulama hedefi belirliyorsunuz:
Dikkat Dağıtan | Tedbir Almak Gerekiyor mu | Uygulama Hedefi |
e-posta | Kapat-acil olsa telefonla ararlardı | Pomodoro arasında bak |
telefon | Evet | Pomodoro arasında ara |
Tıkanıp bırakma hissi yaşarsam | Bir çay alıp baştan yaptığım işleri gözden geçirip akışı tekrar yakala | |
Kolayladık gerisini hallederiz deyip savsaklamaya meyledersem | Hala kolayken yap, bırakıp başladığında bu kadar kolay gelmeyecek | |
Davet alırsam | Kaçırılmaz bir davetse koş, değilse planla. | |
Aklıma başka bir işim gelirse | Zihnini koru, not al, pomodoro arasında bak |
Benim listem böyle uzayıp gidiyor. Yarım kalan işler zihnimize kanca atar ve zihin onu tamamlamaya çalışır, o nedenle biz o işle uğraşmazken de bizi yormaya ve yük olmaya devam ederler (Zeigarnig etkisi), o nedenle KRONİK BAŞLAYICILARDAN OLMAYIN, çok büyük israf, ayrıca başlamaya da yani kendinize de inancınız kalmaz sonunda.. Birçok işe başlamak, yarım yarım bir sürü işle uğraşmak, üretkenliğin önündeki önemli engellerden, o nedenle çevik takımlarda “Stop starting, start finishing” (başlamayı bırak bitirmeye bak) sözünü sıklıkla duyarsınız.
Kitapta bahsetmiyor ama ben burada pomodoro tekniğini çok öneririm. Hem 25 dk da bir ara verdiğiniz ve her arada bir mini bitiş yaptığınız için zihniniz tükenmeden daha uzun süre dayanıyor hem de aklıma mutla bakmam gereken bir iş gelirse iş gelirse ya da mutfaktan bir şeyler atıştırma fikri, biraz sonra ara var nasılsa o sırada bakarım diyorum. Bu arada gururla söylemeliyim ki savsaklama ile mücadelem sırasında geçen aydan beri kilo vermeye de başladım.
Bölüm 8- Bütün Mesele İrade mi?
Size bir kötü, bir iyi haberim var. Önce kötüsü, iradenin sınırı var, öyle yılbaşından sonra yeni başlangıç, spora başlayacağım, diyete başlayacağım, daha çok kitap okuyacağım, sigarayı bırakacağım diye liste yapmakla olmuyor, hepsini birden yüklenemezsiniz. Şimdi sıra iyi haberde: irade kası da geliştirilebilir.
İlk yazıda savsaklamanın diğer bağımlılıklar gibi öz düzenleme bozukluğu kabul edilmesinden bahsetmiştik, bu nedenle iradeden tüketiyor. Bu bölümde irademizi nasıl geliştirebiliriz diye birkaç öneri var.
Kısaca 8 öneri var kitapta hızlıca onları sıralıyorum:
- İrade kasa benzer ve özdüzenleme egzersizleri ile gelişir. Ara ara öz düzenleme egzersizleri yapın, komik bir şey seyrederken gülmeyin, o nefis çikolata size baksın siz ona bakın, 1 saat sosyal medyaya girmeyin.
- Uyku ve dinlenmenin iradede büyük önem taşıdığı ifade ediliyor, uykusuz ve yorgunsanız çabuk pes ediyorsunuz illa çalışma konusunda düşünmeyin, diyete de sosyal medyaya da her ne ile mücadele ediyorsanız pes etme riskiniz yorgunken daha yüksek.
- İrade gerektiren işler yorgun olduğunuz saatlere bırakmayın, malum nedenden dolayı, baştan stratejik davranıp güçlü saatlerinizde yapın savsakladığınız işleri.
- Olumlu duyguların irade üzerinde etkisi büyük, moralinizi yükseltin, güzel bir kahve alın, şık bir şey giyin ya da sevdiğiniz bir mekana gidin.
- ve 6. Bölümlerde bahsedilen uygulama hedeflerinin irade üzerinde olumlu etkisi olduğu görülmüş. “Davet alırsam önümüzdeki haftaya plan yapalım diyeceğim” örneğinde olduğu gibi. Birkaç kez bunu söylemeyi başardıktan sonra bu davranış modelinin hayatımızın bir parçası olmaya başlayacağı belirtiliyor.
- Kandaki glikozun da özdüzenleme kapasitemizi etkilediği konusunda bulgular olduğu ifade ediliyor. Masum atıştırmalıkları yanımızda bulundurabilirmişiz. Bunun önerinin kendi sonra mücadele edilmesi gereken başka bir özdüzenleme bozukluğuna sebep olabilir gibi geldi bana aman dikkat.
- Sosyal ilişkiler de irademizden tüketiyormuş. Modern hayatın gereği her zaman içimizden gelen kişilerle olamayabiliyoruz ya da içimizden geldiği gibi davranamayabiliyoruz. Sonra da ben bir iş yapmadım ama kolum kalkmıyor deyip sporu savsaklıyoruz. Bunun bilincine varıp yukarıda bahsedilen önerilere bakmakta fayda görülüyor.
- Tam savsaklamaya meylederken bu işi neden yarın değil de bugün yapmayı planladığımızı hatırlamamız öneriliyor.
Bölüm 9- Kişilik Özellikleriniz ve Savsaklama Alışkanlığı
Ne yapayım savsaklamak benim fıtratımda var diyor olabilirsiniz, yazar bu bölümde psikolojide “Büyük beş faktör kişilik özellikleri”ne değiniyor; Sorumluluk bilinci, uyumluluk, nevrotiklik, açıklık, dışadönüklük. Bu kişilik özelliklerine uygunluğumuza bağlı olarak savsaklamaya yatkınlığımız artıyor ve azalıyormuş. Ama yine de kimseye müsamaha yok. Karakterinizin farkına varın ve savsaklama alışkanlığınızla ona göre mücadele edin diyor. Baştan beri 8 bölümde anlatıldığı şekilde. Bu bölümde çok hoşuma giden bir saptama var: Bazen düzen disiplin tutkusu, mükemmeliyetçilik ve başarısızlık korkusu erteleme konusundaki tehditleriniz olabilir. Savsakladığınız işe başlamadan masayı, evi, dolapları düzenlemeye öncelik veriyor olabilirsiniz buna yüz vermeyin, bunun karakterinizden kaynaklandığını bilin ve başlamanız gereken işe bir an önce başlayın diyor. Yani önce gidip dolapları düzenlemem gerekmiyormuş bu beni çok mutlu etti.
Bir de başarısızlık korkusu ile başlamaya çekinenler için, bilin ki sana öyle geliyor, başlayınca başarabileceğini göreceksin diyor. Güzel değil mi, ben beğendim bu bakış açısını.
Bölüm 10: Savsaklama Otoyolu ve Online Bağlantı Yolları
Yazar 2010 yılında yayınladığı bu kitaba, gelen tehlikeyi fark ederek bu bölümü eklemiş. Yazarın daha 1995’lerde yapmış olduğu bir araştırmaya göre katılımcıların %47’si internette dolaşarak işlerini savsakladıklarını itiraf etmişler. Benim itirafıma burun bükenler, internette sosyal medyada takılarak işlerini savsaklamıyorlar mı acaba?
O günden bugüne değişen 2 şey var, sosyal medya ile karşılıklı mücadelemiz tırmanıyor, biz hevesimizi alıp işimize bakmaya çalışıyoruz, araya bariyerler koyuyoruz, o da yapay zeka aracılığı ile zayıf noktamızı bulup bizi daha çok meşgul etmeye çalışıyor. Bir kere her halde farkındayız, sosyal mühendisler; PS oyunlarında, sosyal medya kanallarında, dizi ve müzik kanallarında, dizilerde ellerindeki ürüne bizi daha çok angaje etmek üzerine çalışıyorlar bunun için her türlü teknolojik ve psikolojik aracı kullanıyorlar çünkü başarı kriterleri bu.
O zaman yokmuş ama şimdi bir de girip de bir türlü çıkamadığınız mesajlaşma grupları var buna da bir çare bulmak gerek.
Ben bir de sözde işle ilgili ama hiç de gerekli olmayan şeylerle uğraşırken yakalıyorum kendimi, sosyal medya hesaplarımı kendim yönettiğim için mesela, ilgi görmüş mü, kimler beğenmiş falan gibi şeyler. Bunlara 24 saat sonra 1 seferde baksam yeter, gün boyunca 10 kere bakmama gerek yok, mesela. Böyle bazı şeyler var ki işle ilgili olduğu için savsaklama suçluluğundan kaçıyoruz ama basbayağı savsaklıyoruz. Madde 5-6: kendimi böyle böyle yaparken yakalarsam derhal işimin başına döneceğim.
Bu bölümde kitabın ilk 9 bölümünde anlatılandan çok farklı bir şey yok, sadece farkındalığı artırmak için ayrıca yazılmış. Burada uygulama hedefi cümleniz “ iki dakika maillerime bakayım sonra başlarım” derken kendimizi yakalamamız halinde derhal başlamamız. Tabi 24 saat ulaşılabiliyoruz diye 24 saat ulaşılmayacağımızı çevremizdekilere kabul ettirmemiz lazım. Ben burada yine pomodoroyu değerli buluyorum.
Bir de yine çevik pratiklerde çok sevdiğim “multi-tasking” meselesi var. Bir yandan işle ilgili de olsa e-postalar bir yandan elimizdeki iş olmuyor beyin ya ona ya ona gidiyor ve arada geçişlerde de zaman kaybı oluyor. Yazar burada bu konuya da dikkat çekiyor. Ben de daha önce Üretkenlik İstiyorsanız Teker Teker Gelin yazımda çevik yönetimin sırları arasında bu konunun ne kadar zaman kaybı yarattığını yazmıştım.
Kitap burada bitiyor. Gerisi bize kalmış, iki ileri bir geri aynı kilo verip sonra almak gibi, sağlıklı beslenmeyi alışkanlık haline getirene kadar bu önerileri uygulamak kalıyor. Yazar sonuç bölümünde çok enteresan bir saptama yapıyor, eğer kendinize verdiğiniz sözü bozar da savsaklarsanız kendinize şefkatli davranın ve affedin diyor. Çünkü affetmez ve kendi kendimizi kötü hissedersek zihin özdüzenleme işinden acı çektiği için kaçarmış, kendimizi affedersek bir sonraki sefer savsaklamama ihtimalimiz daha yüksekmiş. Enteresan değil mi?
Tabi mücadele 2 ileri bir geri gitse de, arada çıkan ürünler insanın hoşuna gidiyor, kendini daha üretken ve hedeflerine yakın hissetmek insanı yolda tutuyor.
Hadi şimdi gidip başlayalım, hepimize kolay gelsin.
Şimdi savsaklama listemde sırada podcast çekmek var. Bana nereden başlayacağım, nasıl parçalayacağım konusunda desteğinize açığım.
One thought on “Ben Bırakmaya Çalışıyorum, Siz Savsaklayın!”